Lee Miller, Paris'in ışıltılı moda dünyasında bir ikon olarak yükselirken, II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle kendini tamamen farklı bir dünyada bulur. Vogue dergisi için savaş muhabiri olarak çalışmaya başlayan Miller, artık yalnızca zarafeti yakalayan objektifini, savaşın acımasız gerçeklerine çevirmek zorundadır. Londra’daki Blitz sırasında yeraltı sığınaklarında cesurca fotoğraflar çeker, ardından cephe hatlarına ilerler. Normandiya Çıkarması'nda Fransa kıyılarına ayak basan Miller, sonrasında Nazi toplama kamplarına giren ilk kadın fotoğrafçılardan biri olur. Dachau’da çektiği kareler, savaşın korkunç gerçeklerini dünyaya gösterirken, Miller’ın da ruhunda silinmez izler bırakır. Onun hikayesi, hem dehşetle yüzleşmenin hem de sanatın gücünün unutulmaz bir portresidir.