Sandra Beaumont, düğün günü terk edilmenin yıkıcı acısıyla baş etmeye çalışırken, hayatına yeni bir yön vermek için ani bir karar aldı: balayı rezervasyonunu iptal etmek yerine, tek başına seyahat edecekti. Venedik’in büyülü sokaklarında kaybolurken, zarif bir sanat sergisinde Linz Dükü Fischer ile karşılaştı. Adam, aristokrat duruşuyla Sandra’yı etkilerken, Sandra’nın açık sözlülüğü ve canlı enerjisi Linz’in ilgisini çekti. Ancak aralarındaki kültürel farklılıklar kısa sürede ortaya çıktı. Sandra, onun mesafeli tavırlarını kibir olarak görürken, Linz onun fazla samimi ve kaba bir Amerikalı olduğunu düşünüyordu.